İnsanlığı tehdit eden COVID-19 salgını tüm dünyayı etkisi altına almaya devam ediyor. Salgın, birçok sektörü etkilediği gibi eğitim sekörünü de derinden etkiledi. Uzaktan eğitim; öğrenci ile öğretmenin farklı ortamlarda, zaman ve mekan sınırlamalarını ortadan kaldırarak eğitim faaliyetlerini yürüttükleri bir süreçtir. Uzaktan eğitim süreci, bize  eğitim-öğretim faaliyetlerinde yaşanan aksaklıkları, öğrencilerin başarı ve başarısızlıklarını, motivasyonlarını, hazır bulunuşluklarını ve kitap okuma süreçlerini hem olumlu hem de olumsuz birçok durumu yansıtmaya devam ediyor. Bu sürecin parcası olan bir öğretmen olarak gözlemlerimi aktaracağım.

COVID-19 salgınıyla birlikte bilim ve teknolojide yaşanan hızlı değişim, ülkemizi de doğrudan etkiledi. Ülkemizde Nisan 2020 itibariyle eğitim-öğretime ara verildi. Bireyin ve toplumun değişen ihtiyaçlarını karşılamak için Milli eğitim bakanlığınca, uzaktan eğitim sürecini verimli geçirmek, eğitimin geleceğe açılan kapısı olan Eğitim Bilişim Ağı (EBA), Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen çevrimiçi bir sosyal eğitim platformunu geliştirerek, teknolojinin eğitimdeki rolüne ağırlık verildi. EBA, sınıf seviyelerine uygun alt yapı çalışmalarını sürdürürken öğrenci, öğretmen ve veli girişleriyle  hazırlanan yeni içeriklerle uzaktan eğitime katkı sağladı. Dikkate alınması gereken başka bir konu ise Mart 2020`de  EBA TV kanalı ile canlı derslerin oluşturulmasıdır. Bu kanal sayesinde birçok yenilik öğrencilere sunuldu. EBA sistemindeki yoğunluğu azaltmak için farklı sınıf seviyelerindeki öğrencilerin ders saatleri düzenlendi. Bu düzenleme çok çocuklu ailelere büyük bir avantaj sağladı. Ayrıca özel eğitim sınıfları da EBA üzerinden unutulmadı. Özel gereksinime ihtiyacı olan öğrenciler, birçok farklı içerikle sürece dahil edildi. Ders aralarında veya ders sonrasında eğlenceli etkinliklerle evde iyi vakit geçirebilecek “Etkinlik Kuşağı” sosyal,kültürel,sportif vb. birçok farklı içerikle eğitime destek vermeye devam ediyor. 

Tüm bu süreçten sonra uygulama kısmına geçilmeye çalışıldı. Güzel bir platform oluşturuldu ve birbirinden farklı içerikler hem öğrencilere hem de öğretmenlere sunuldu. Öğrencilerin bu sürece aktif katılmaları, sonraki eğitim hayatını etkileyeceği gibi  değişen çağa da ayak uydurmalarını zorunlu kıldı. Türkiye’de 18 milyon öğrenci bunun ne kadarına ulaştı, tartışılır bir konu. Uzaktan eğitim sürecini “uzaktan”  yürütürken öğrencilerin, velilerin ve öğretmenlerin geri dönüşlerini tespit ettiğimizde çok da pratiğe dökemediğini görebiliyoruz. Sebeplerini sıralarsak teknolojik aletlerinin yetersizliği baş gösterdi. Birçok öğrenci ebeveynlerinin telefonunu kullanmak zorunda kaldı. Gelir düzeyi düşük olan ailelerin çocukları teknolojik alete ulaşma imkanı bulamazken gelir düzeyi orta ailelerin çocukları kendi imkanlarıyla sürece dahil olmaya çalıştı. Bunun örneklerinden biri, kendi sınıfımdaki 15 öğrenciden sadece 1 öğrencimin tabletle derse girebilmesini söyleyebilirim. 10 öğrencim telefonla, kalan 5 öğrencim ise dönem boyunca derse giriş dahi yapamadılar. Bu süreci olabildiğince az kayıpla atlatmak için çeşitli çözümler üretilmeye çalışıldı. Buna özel kuruluşların, vakıfların, STK’ların tablet ve bigisayar desteği sağlamaya çalışmaları örnek olarak verilebilir.  

Tablet dağıtım süreci, 2021-2022 eğitim-öğretim yılına geçiş yapıldıktan çok sonrasında gerçekleşti. Pandemi sürecinin uzayacağının belli olmasına rağmen bu gecikmenin ve pasifliğin geleceğimizi etkilemesi kaçınılmaz oldu. Tablet dağıtımı daha hızlı ilerleseydi birçok öğrenciye erişim sağlanabilirdi.

Tablet dağıtımı hızlı olabilirdi ve daha çok öğrenciye erişim sağlanabilirdi. İkinci bir konu ise internet erişiminin yetersiz kalması oldu. Ebeveynlerinin telefonu olup da internete erişemeyen öğrencilerin, sürece dahil olması zordu. Farklı operatörler internet hediyesinde bulundular fakat bu çabalar yetersiz ve zayıf kaldı. Buna çözüm olarak tüm operatörlerle yıllık anlaşma yapıp online eğitimi ücretsiz yürütmek çok daha yararlı olabilirdi. Online eğitim için kullanılmakta olan Eğitim Bilişim Ağı’na (EBA) Millenicom’un sunduğu taahhütsüz, yüksek hızlı paketler ile online eğitimi uygun fiyatlarla sürdürme çalışmaları, sürece katkı sağladı. Buna rağmen yetersiz kalındı maalesef. Üçüncü bir konu ise evde fazla öğrencinin olmasıydı. Bir evde ilkokul düzeyinde ortalama  2-3 öğrencinin olması ve aynı anda derse girmek zorunda kalmaları sürece dahil olmalarını zorlaştırdı. Sorunu teknolojik aletlerin yetersizliğiyle birleştirirsek öğrencilerin uzaktan eğitim sürecine dahil olmaları zordu. Bu olumsuz yıkımlar sonraki süreçte yansımalarını gösterecektir elbette.Normal şartlar altında MEB’in okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise düzeyindeki öğrenciler için öğretim programları ve beklentileri kendi sitesinden alınarak aşağıda belirtilmiştir:

Öğretim programları, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen “Türk Milli Eğitimin Genel Amaçları” ile “Türk Milli Eğitiminin Temel İlkeleri” esas alınarak hazırlanmıştır. Eğitim ve öğretim programlarıyla sürdürülen tüm çalışmalar; okul öncesi, ilköğretim, ortaöğretim ve lise  seviyelerinde birbirini tamamlayıcı bir şekilde aşağıdaki amaçlara  ulaşmaya yöneliktir:

Okul öncesi eğitimi tamamlayan öğrencilerin bireysel gelişim süreçleri göz önünde bulundurularak bedensel,zihinsel ve duygusal alanlarda sağlıklı şekilde gelişimlerini desteklemek.

İlkokulu tamamlayan öğrencilerin gelişim düzeyine ve kendi bireyselliğine uygun olarak ahlaki bütünlük ve öz farkındalık çerçevesnde, öz güven ve öz disipline sahip, gündelik hayatta ihtiyaç duyacağı temel düzeyde sözel,sayısal ve bilimsel akıl yürütme ile sosyal becerileri ve estetik duyarlılığı kazanmış, bunları etkin bir şekilde kullanarak sağlıklı hayat yönelimli bireyler olmalarını sağlamak.

Ortaokulu tamamlayan öğrencilerin, ilkokulda kazandıkları yetkinlikleri geliştirmek suretiyle, milli ve manevi değerleri benimsemiş, haklarını kullanan ve sorumluluklarını yerine getiren, “Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi”nde ve ayrıca disiplinlere özgü alanlarda ifadesini bulan temel düzey beceri ve yetkinlikleri kazanmış bireyler olmalarını sağlamak.

Liseyi tamamlayan öğrencilerin, ilkokulda ve ortaokulda kazandıkları yetkinlikleri geliştirmek suretiyle, milli ve manevi değerleri benimseyip hayat tarzına dönüştürmüş, üretken ve aktif vatandaşlar olarak yurdumuzun iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmasına katkıda bulunan, “Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi”nde ve ayrıca disiplinlere özgü alanlarda ifadesini bulan temel düzey beceri ve yetkinlikleri kazanmış, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda bir mesleğe, yükseköğretime ve hayata hazır bireyler olmalarını sağlamak.(MEB Öğretim Programlarının Amaçları)  

“MEB’in Öğretim Programlarının Amaçları” göz önüne alınarak şu sorular sorulabilir: Ders işleme süreci nasıl geçti? Eğitim programları, öğretim programı ve programın öğeleri ne kadar gerçekleşti?
Bu soruların yanıtını süreçte aktif rol oynayan biz eğitimcilerin vermesi daha doğru olur elbette. Öğrencilerin kendi başlarına yapamadıkları görevleri sosyal destek (akran, öğretmen, ebeveyn) alarak yapabilir hale gelmeleri zaman aldı. Öğrencilere sorumluluk verildiğinde kişisel bağımsızlığa ulaşmaları ve uzaktan eğitim sürecinde toplumsal rollerin farkına varmaları konusunda büyük uğraşlar verildi. Sürece yansımalar olumlu olduğu kadar olumsuz da oldu. Uzaktan eğitim sürecinde kalıcı ve anlamlı öğrenmelerin gerçekleşmesi, birebir takibin yapılmasına bağlı olduğu için günlük takibi yapmak, takibi pekiştireçle desteklemek duyuşsal, bilişsel ve psikomotor becerileri daha önemli kıldı. Uzaktan işlenen dersler sınıfta işlenen dersler kadar etkili olmasa da ders kazanımları aktarılmaya çalışıldı, kazanımları kişilik haline getirmek amaçlandı. Bu amaçlar doğrultusunda öğrenci psikolojisi de göz ardı edilmedi. EBA kullamayı öğrenmeleri, sosyal desteği azaltarak eğitim faaliyetlerini yürütmeleri yorucu bir süreç oldu. Bu yorucu sürece adapte olmak zaman alsa da olumlu sonuçlar getirdi. Süreç ne kadar uzaktan olsa da düşüncelerini ifade etme konusunda serbest bırakıldılar. En azından ben kendi sınıfım icin bu serbestliğe çok önem verdim ve tanıdım.

Urie Bronfenbrenner: “Bir çocuğun eğitimi tüm toplumun görevidir.” der. Bu bilinçte olup işin sadece maddi boyutuyla ilgilenmektense öğrenciye ne gibi değerler aktarabiliriz diye düşünmek daha anlamlı olacaktır. Küçük bir pekiştirecin başarı üzerindeki etkisi fark edilecek boyutlara ulaşabiliyor. “Uzaktan” bir öğrencinin aynı soruyu defalarca sorması ve sorulan soruya aynı cevapları vermek sabrı sınayacak bir durum olsa gerek. Eğitim, sadece sabit aralık pekiştirecini bekleyen eğitimcilerin(!) verebileceği basit bir süreç değildir. Çaba ve bilgi birikimi uzaktan yürütülen faaliyetleri verimli hale getirebilir. Buna inanmak ve emek vermek ilerleyen zamanda sonuçlarını gösterecektir.

Son olarak şunu belirtmek isterim ki gelecek nesilleri “geleceğe“ taşımak, ilerletmek, geliştirmek için toplumca büyük bir çaba sarf etmeliyiz.

Bu sürecin sonuçlarını yıllar sonra yaşayarak göreceğiz.

Sınıf Öğretmeni * Farklı projelerde kişilerin hayatlarına dokunmaya çalışır. Fotoğraf çekmeyi hobi edinir ve farklı dallarda kitap keşfetmeyi sever.

POST COMMENT

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir