Editörün Notu: İnternetle ilgili en çok sevdiğim şeylerden biri de, dünya dediğimiz bu küçük mavi nokta üzerinde insanların o kadar da farklı olmadığını bize göstermesi. Joel’in ve büyükanne ve büyükbabasının hikayesine rastladığımda, bana artık çok iyi tanınan fotoğrafçı Vivian Maier’in hikayesini hatırlattı. Çoğumuzun sahip olduğu aile albümlerinde de benzer hikayeler olduğu için elimden geldiğince bunu sizlere göstermek istedim. Bu hikaye sayesinde, şimdi ve gelecekte yaşadığımız anları takdir edebilmenizi diliyorum.


Ben Joel Bringolf, Amerika’nın Kuzey Kaliforniya bölgesinde yaşayan fotoğrafçı ve film yapımcısıyım. Bölgemizde belgesel, film yapımı ve manzara fotoğrafçılığı konusunda uzmanlaşıyorum. Benim alanımda, iyi projeler genelde az ve nadir olabilir, bu yüzden bazen dışarı çıkıp keşif yapmanız, kendi projenizi üretmeye çalışmanız gerekir. Bugün sizlere hakkında yazacağım proje, yıllardır aklımda olan bir fikirdi ve sonunda üzerinde çalışmaya başladım. Bu projem en çok sevdiğim şeylerin en iyi birleşimi: fotoğraf, tarih ve aile.

Büyürken, büyükannem yıllık aile fotoğraf albümleri oluştururdu. Bu albümler teyzeler, amcalar, kuzenler, ebeveynler, doğum günlerini, bayramları, etkinlikleri ve hayatın birçok sevincini kutlayan kardeşlerle dolu. Elle tutabildiğimiz bu albümler ben doğmadan birkaç yıl öncesine, 1987 yılında başlıyor ve 2020’lerde de devam ediyor. En iyi yanı ise, her bir araya geldiğimizde, geçmiş yıllardan gelen hikayelerle 10, 20 hatta 30 yıllık bu albümlerden en az birinin etrafında toplanmamızdır. Büyükannemin ve büyükbabamın ailemiz için yaptıklarının değerini ve birlikte büyüdüğüm bu fotoğraf albümlerinin buzdağının sadece görünen kısmı olduğunu fotoğrafçılığı keşfedene kadar anlayamadım.

Fotoğraflar, çeken kişinin, fotoğrafçının gerçek hayatında bir saniyenin küçük bir bölümü olarak var olurken, çekilen fotoğrafı ilk kez izleyenler için öznelliğe izin vermeleri anlamında büyülüdür. Tarih boyunca çekilen her fotoğrafta, merceğin, lensin diğer ucunda bir amacı olan fotoğrafçı vardır. Bir fotoğrafçı olarak kişisel deneyimime göre, hedeflenen amaç genellikle izleyicinin yorumları arasında uçurumlar vardır. Elbette bunda yanlış bir şey yok, ifade edilmek istenilen alanda alınan ve verilen bilgi farklılık gösteriyor. Buna rağmen, bir fotoğrafçının fotoğrafı yaratma amacını, fotoğrafın hikayesini öğrenebildiğiniz zaman, fotoğrafların daha keyifli olduğu kanaatindeyim.

Dedemin deposunda büyük bir kutu var. Bu kutunun içerisinde ise, her biri renkli pozitif slide film ile doldurulmuş birçok küçük kutu var. Çocukluğumdan hatırlıyorum; dedem bu küçük kutulardan birini getirir ve ailecek izlememiz için slayt projektörünü kurardı. Makinenin odağı kaçtığı için genelde 20’den fazla fotoğrafı izleyemedik fakat buna rağmen büyürken gördüğümüz bu fotoğraflar çok özeldi. Bunlar, dedemin Amerika Birleşik Devletleri gezilerinden manzaralar, geçmiş yıllardan kalma doğum günü partileri ve tatiller, diğer basit yaşam anlarıydı. Bir fotoğrafçı olarak kendimi geliştirdikçe, bu kutuların sahip olduğu değeri ve büyükbabamın bir fotoğrafçı olarak becerisini daha fazla anladım. Geçen yıllarda büyükbabam ve ben yıllardır fotoğrafları dijitalleştirmek hakkında konuşuyorduk, fakat bu işe başlamanın zaman ve hazırlık gerektirecek kadar büyük olduğunun da farkındaydık.

2021 yazında süreci başlattık. Büyükannem ve büyükbabamdan arabayla yaklaşık bir buçuk saat uzaklıkta oturuyorum. Ne kadar zaman alırsa alsın, her Pazartesi günü buluşup, bu işi yapmaya karar verdik. İlk iş günümüzde kameramı, dizüstü bilgisayarımı, tarayıcımı ve bir sürü ıvır zıvır kabloyu toplayıp yola koyuldum. Dedemlere vardığımda, kendisi film slaytlarını koymak için gerekli ekipman ve iki fincan kahveyle yemek masasında oturuyordu. Ekipmanımı kurdum ve işe koyulduk! O gün 120 görüntüyü dijitalleştirebildik. (Bu rakam, başladığımız küçük bir kutunun çeyreği idi ve böyle 10 tane küçük kutumuz vardı.) Sonraki günlerde olmak üzere düzenimiz de, büyükannemle beraber bir öğle yemeği molası verirdik ve geri kalan zamanda fotoğrafları taramakla geçirirdik. Büyükbabam bir avuç slayt çıkarır, onları dikkatle inceler, beğenmediği bir veya iki tanesini kenara koyar ve kalanlarını slayt kızaklarına yerleştirirdi. Ben bu kızaklardan 4 slaytlık (fotoğraf içeren) bir yığın alırdım (çünkü tarayıcım bir seferde 4 görüntü tarayabilir) ve bunları bir cam temizleme bezi ve toz üfleyici ile temizlerdim. Ardından slaytları tarayıcıya yerleştirip ve fotoğrafların ön izlemesini görüyorduk. Bu aşamada fotoğrafların parlaklık ve renk sıcaklığında küçük ayarlamalar yapıp, “Tara”ya basardım. Her görüntünün 2400 dpi’de taranması yaklaşık 30 saniye sürüyor, bu nedenle tarayıcı çalışırken daha fazla slayt seçip temizlemek için fazladan iki dakikam oluyordu. Tarama yaptığımız 10. günümüzde, ilk gün tarayabildiğimiz 120 kareye kıyasla, tek bir günde 350’den fazla fotoğrafı dijitalleştirebilen iyi yağlanmış bir makine gibiydik.

Bu süreç içerisinde sadece büyükannem ve büyükbabamla zaman geçirmenin dışında, onları yeni bir şekilde tanıma fırsatını yakalamış olmak benim için çok faydalı oldu. Taradığımız tüm fotoğraflar ben doğmadan yıllar önce çekilmişti ve birçok hikaye, insanlar ve yerler benim için yeni bir deneyimdi. Birlikte geçirdikleri zaman ve yaşamları hakkımda çok daha fazlasını bildiğim için büyükbabam ve büyükanneme daha çok saygı duyuyorum… Bu fotoğraflardaki yakın arkadaşlarının ve ailelerinin birçoğu vefat etti, ancak bu fotoğrafları dijitalleştirerek ve hikayelerini paylaşarak onları unutulmayacak şekle saklıyoruz.

Yazıyı yazarken kısa bir süre önce büyükbabamdan taranacak daha fazla slayt bulduğunu söyleyen bir e-posta aldım. Ne kadar çetrefilli olursa olsun, ikimiz de bu projenin bitmesine hazır değiliz! Hatta yakın zamanda amcalarımdan birinde olduğu söylenen, büyük büyükbabamın (dedemin babasının) çektiği fotoğrafların yerini bulmaya çalışabiliriz! Bu tür projeler hayata gerçekten yeni bir bakış açısı kazandırıyor, en azından benim için. Hayatı özel kılan anları görmek, değerini bilmek için zaman ayırmadan günlük mücadelelere kapılmak kolaydır. Hayatımdaki bu anları yakalamama izin verdiği için fotoğrafçılığa, gelecek nesillerin keşfetmesi için hayatlarını belgelemeye kendilerini adayan büyükanne ve büyükbabama çok müteşekkirim.


Günümüz, sonraki taranacak slaytları seçerken.
Günümüz, büyükanneme bulduğumuz komik bir slayt gösterirken.
Sacramento, CA – 1960’ların sonu
Büyükbaba ve arkadaşı Bob, 1960’ların başında kar gezisinde
Büyükbabam, babam ve teyzem 1970’lerin başında vapur iskelesinde.
1960 Sonlarında teyzem, dedemin ilk çocuğu, evlerinin yakınında yürürken
Büyükannem ve teyzem 1960’ların sonlarında San Francisco’da bir gezide.
Babaların patlak bir lastiği tamir etmelerini beklemek, 1970’lerin başında.
Grand Tetons Ulusal Parkı, Wyoming 1960’ların sonlarında.
Grand Tetons Ulusal Parkı, Wyoming 1960’ların sonlarında.
Yosemite Ulusal Parkı, California, 1960’ların sonlarında.
Kaliforniya Tepeleri, 1970’ler.
Babam ve ablası, 1960’ların sonu.

Okur - Yazar. * Sinemayla profesyonel olarak uğraşan Bulut, Bilgisayar Mühendisliği alanında, Boğaziçi'nde doktora yapmaktadır.

POST COMMENT

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir