“Yerler/mekanlar uzun uzadıya bakmak için seçilir, çünkü ister farklı bir ölçekte olsun, ister her zaman karşılaşılandan farklı duyular içersin, yoğun hazlara ilişkin (özellikle hayal ve düşler aracılığıyla) bir beklenti söz konusudur. Bu beklenti; film, televizyon, edebiyat, dergiler, albümler, ve videolar gibi bu bakışı oluşturan ve yeğinleştiren çeşitli turizm-dışı pratikler aracılığıyla oluşturulur ve sürdürülür.”
Vagonda pişen sucuklar, nostaljik film afişleri, renkli yün çoraplar, halaylar, danslar, eğlenceler ve daha bir sürü şey. Doğu Ekspresi pandemi sonrasında tekrar gündeme gelmişken 2018 yılında yaptığım yolculuktan hareketle bir şeyler söylemem gerektiğini düşünmeye başladım. Artık turistik Doğu Ekspresi ile iş farklı bir boyut kazandı ama daha genel çerçevede yabancı ve ziyaretçi olmak üzerinden bir şeyi tekrar düşünebiliriz.
Oldukça uzun bir trenle yola çıktık. Yataklı vagon, normal koltuklu vagon ve yemekli vagon. Ben normal otobüslerdeki gibi koltukların olduğu vagondaydım. Yataklı vagon büyük oranda treni tatil için tercih eden yolculardan oluşuyor. Fakat yemekli ve normal bölümde her profilden insanı görmeniz mümkün. Otobüs seyahati aslında. Çok da farklı değil. Turistik hale gelmeye başladığı bu dönemde ilk durak olan Irmak durağından bindik trene. Rengarenk dağcı montlu, elinde erzaklarıyla trene koşan bir sürü insan vardı. Normal şartlarda o güzergahı ulaşım için kullanan insanlar yoktu. Buna biz de dahildik elbette. (Yazıda bahsedeceklerim bizden azade değil elbette)
Kültür endüstrisi ya da metalaşma gibi kavramlar etrafında trene binen yabancıları ve standart bir ulaşım aracının başkalaşmasını açıklamalar yapmak tabi ki mümkün. Ama bunun bir adım daha ötesinde kendinizi nerede konumlandırdığınızı düşünmeniz bence daha önemli. Çünkü gündelik hayatta ister istemez bir çok şeyin yabancısı olup “şeyleri” metalaştırmaya sebep olabilirsiniz. Evinizin gün batımı manzarası, çocuğunuzun ilk adımı, içtiğiniz kahve, pazar kahvaltınız ya da planladığınız bir Avrupa seyahati. Trende yabancı olan insanları anlatırken maksadım kendimizin, parçası olduğumuz dünyanın ve yaşamın farkında olmak. Çünkü bu bilinç düzeyi ile birlikte farkında olarak bir şeyler yapmak daha makul.
Örneğin son zamanlarda konuşulan “Don’t Look Up” filmi bu noktada bahsedilebilir. Hepimizi zaten bildiği, medyanın ve hükümetlerin para ve çıkar için bazı şeyleri görmezden gelebileceği gerçeği, dünyanın yok olması ve iklim krizi… Bunlar zaten bildiğimiz şeyler ancak filmin bunu yeniden meta haline getirip bize sunması filmi güzel yapmıyor. Bizim, tüm bu iç içe geçen modern olma halini kavrayıp bilinçli olarak filmi izlememiz ondan keyif aldırıyor. O nedenle bu yazının amacı bir anlamda da bireyselliğimizi konuşmak.
Vagonda yaşanan bir olayı direkt aktararak devam edeyim: Yemekli vagonda oturuyoruz. Bir grup vagonun başında halay çekmeye başladı. Kayak kıyafetleri tadında rengarenk montlar, renkli şapkalar, güneş gözlükleri filan (pejoratif anlamda kullanmıyorum bu kelimeleri. Sadece resmi çizmek için) Peki neden? Aynı zamanda arkadan da birisi canlı yayın yaparak geliyor ve oturan insanlara “oturmaya mı geldik? Hadi oynayalım, ayağa kalkın” gibi telkinlerde bulunuyor. Yolculuktaki en sinir bozucu andı muhtemelen. Tatil beklentilerin karşılanması gereken bir aktivite olduğu için vagondaki herkes bir telaş içindeydi. Sosyal medyada görülen keyfin bir şekilde tadına bakılması gerekiyor. Bunu kendi pratiklerinizde de daha basit düzeyde düşünebilirsiniz. Yolunuz Bursa’ya düştüğünde İskender Kebabı yerinde yiyelim bakalım demek çok da büyütülecek bir şey değildir. O nedenle aslında sinir bozucu olsa da, bizim de onlar gibi “keyif” almaya geldiğimizi düşünerek halaya katılmamız için teklifte bulundular. Ha “İskender yiyelim mi?” demişler, ha “halaya buyurmaz mıydınız?” demişler. Görüntünün büyüklüğü elbette halayı biraz daha öne çıkarıyor.
John Urry’nin metnin başında da alıntı yaptığım sınıflandırması da bununla ilgili. Sosyal medyada gördüğümüz temsillerin aynı şekilde yaşanması koşuluyla o seyahat tamamlanmış ve yaşanmış olacak. O nedenle bireyselliğimiz tam olarak kendinden menkul değil. Tatilin kendisi zaten rutin dışına çıkmakla ilgili olduğu için, mesai dışındaki süre de tanımlanmıştır. Kısa zaman diliminde en güzel açıyı bulmak ve tatil paketini tamamlamak aslolandır.
Bu geziler deneyim ve tecrübe odaklı. Hafta sonları yapılan kahvaltılar, kahve demlemeler bile… Sadece Doğu Ekspresi için değil, bütün tatil ve gezi tecrübelerimiz için turist olmanın bilincinde olmak, seyahatin doğasını anlamak ve yabancı olmayı kabul etmek bu metnin sonucu.
Kerem
Turist olmanın bilincinde olmak, anı turist olarak yaşamak.👍🏻